10 Kasım 2018

ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME

GENEL OLARAK:


Üçüncü kişi yararına sözleşme, bir sözleşme ilişkisinde, borçlunun bizzat alacaklıya değil de üçüncü bir şahsa ifada bulunmakla yükümlü olduğu sözleşme türüdür. Burada, borç ilişkisi doğduğu anda üçüncü kişiyi kapsamına almakta, fakat bu üçüncü kişi borç ilişkisinin bir tarafını taraf olmaktan çıkararak onun yerine geçmemekte, yalnızca sözleşmenin tarafı olmayan bu şahsa, onun yararına bir edim kararlaştırılmaktadır.

Üçüncü kişi yararına sözleşmeler, üçüncü kişi lehine kararlaştırılan edimi talep edebiliyorsa, tam üçüncü kişi yararına sözleşmeler; üçüncü kişi edimi talep edemiyorsa eksik üçüncü kişi yararına sözleşmeler olarak adlandırılır.

ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME:


A) Kavram:


Yukarıda açıklandığı üzere üçüncü kişi yararına sözleşme, sözleşmenin tarafı olmayan bir kişiye onun yararına edim kararlaştırılmasıdır. ''Sözleşmenin taraflarından biri (borçlu) diğerine karşı (alacaklı) bir üçüncü kişiye (yararlanan) edimi ifa edeceğini taahhüt etmektedir (Akyol, Şener: Tam Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme, İstanbul 2008, sh.9)''. ''Örneğin B, A ile yaptığı hayat veya kaza sigortası sözleşmesinde tehlike gerçekleştiği takdirde sigorta tazminatını C'ye ödemeyi üstlendiği takdirde, A ve B,  C lehine bir sözleşme yapmış olurlar. Aynı şekilde A ile B arasında yapılan bir kira sözleşmesinde kira bedelinin Ü'ye ödenmesinin  veya kiralanan taşınmazda Ü'nün oturmasının kararlaştırılması  halinde üçüncü kişi yararına yapılmış biz sözleşme söz konusudur (Fikren Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s.1169).''

Üçüncü kişi yararına sözleşme, edim borçlusu (vaat eden) ile alacaklısı (vaat ettiren) arasında akdedilmektedir. Sözleşmede yaralanan sıfatıyla bulunan ve lehine edim kararlaştırılan üçüncü kişi sözleşmenin tarafı olmamaktadır. Sözleşmede alacaklı konumunda bulunan vaat ettiren, yararlanan üçüncü kişinin temsilcisi olmayıp sözleşmeyi kendi adına kurmaktadır. Nitekim bu kişinin, üçüncü kişinin temsilcisi olması halinde artık üçüncü kişi yararına sözleşmeden bahsedilemeyecek, doğrudan doğruya üçüncü kişinin taraf olduğu ve onun adına düzenlenen bir sözleşme mevcut olacaktır.

Üçüncü kişi yararına sözleşme kurumu Türk Borçlar Kanunu'nun 129. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre :

''Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. 

Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.''


Maddenin birinci fıkrasında da sözleşmenin üçüncü kişi adına değil, ancak alacaklı adına kurulabileceği açıkça belirtilmektedir. Üçüncü kişinin, sözleşmenin tarafı olmamasının sonucu olarak sözleşme nedeniyle onun aleyhine bir borç veya yükümlülük doğmayacaktır.

B) Tam veya Eksik Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme:


Üçüncü kişi yararına sözleşmeler, üçüncü kişinin yararına kararlaştırılan edimi isteyip isteyememesine göre ikiye ayrılırlar. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede, yararına edim kararlaştırılan üçüncü kişi edimin ifasını borçludan isteyebilirken, eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede ise üçüncü kişi edimin ifasını borçludan isteyemez.

TBK m.129/1'de düzenlenen kurum eksik üçüncü kişi yararına sözleşmedir. ''Bu tür sözleşmelerde yalnız vaat ettiren lehine bir alacak hakkı doğar, bundan üçüncü kişi yararına doğrudan doğruya bir alacak hakkı doğmaz. (Eren, age, s.1173)'' Dolayısıyla yararına edim kararlaştırılmış olan üçüncü kişinin yalnızca edimi kabul etme yetkisi olup edimin ifasını talep hakkı bulunmamaktadır. Talep hakkında sahip olan, sözleşmenin tarafı olan alacaklı, yani vaat ettirendir. Bu husus TBK m.129/1'den de açıkça anlaşılmaktadır. Esasen maddede edimi ifa etme hakkı sadece sözleşmenin tarafı olan alacaklıya verilmiş olmakla, üçüncü kişinin yalnızca ifa edilecek edimin muhatabı olması hüküm altına alınmaktadır. Belirtmek gerekir ki her ne kadar alacağı talep hakkı vaat ettiren alacaklı olsa da borçlu, edimi üçüncü kişiye ifa etmedikçe borçtan kurtulmuş sayılmaz.

Tam (gerçek) üçüncü kişi yararına sözleşme ise TBK m.19/2'de düzenlenmiştir. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmeler, üçüncü kişinin vaat edilen edimi talep hakkına sahip olduğu üçüncü kişi yararına sözleşme türüdür. ''Burada üçüncü kişi sözleşmeye taraf olarak katılmamakla birlikte sözleşmenin kurulmasıyla alacağı doğrudan doğruya ve aslen kazanmakta; vaat edenden borcun ifasını tek başına hem talep hem de sunulan ifayı kabul hakkına sahip bulunmaktadır (Erenage, s.1174).'' TBK m.129/2'ye göre üçüncü kişi veya halefleri iki tarafın amacına veya örf ve adete uygun düştüğü takdirde şahsen borcun ifasını isteyebilirler. Başka bir deyişle: ''Yararına sözleşme yapılan üçüncü kişinin de (veya ona halef olanların da) şahsen borcun ifasını isteyebilmesi, tarafların amacına veya örf ve adete göre edimin ifasını talep etmeye yetkili kılınmış olmalarına bağlıdır (Safa Reisoğlu, Türk Borçlar Hukuk Genel Hükümler, İstanbul 2014, s.401).'' Burada alacaklıdan (vaat ettirenden) ayrı olarak taleple bulunulması mümkün olup onun rızası da aranmamaktadır. Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra alacaklı, borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez (Bu bildirim yapılana kadar alacaklı (vaat ettiren), vaat eden borçluya üçüncü kişiye ifayı yasaklayabilir; borcun ifasının kendisine yapılmasını isteyebilir.). Belirtmek gerekir ki, tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin ifasını üçüncü kişi isteyebileceği gibi, vaat ettiren (alacaklı) da isteyebilir. Ancak açıklandığı üzere alacaklının dahi ifayı talep ettiği durumda, ifa üçüncü kişiye yapılacaktır.

Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede borç, vaat eden ile vaat ettiren arasında yapılan sözleşmeden doğduğu için vaat eden (borçlu), sözleşmeye dayanarak edimin ifasını isteyen üçüncü kişiye karşı, sözleşmeden doğan tüm def'i ve itirazları ileri sürebilir. Örneğin; A ile B arasında, Ü'nün kullanması için, onun lehine bir araç kiralama sözleşmesi imzalandığını; sözleşmedeki hükümler gereğince, Ü'nün edimi talep hakkına sahip olduğunu ve B'nin, A'ya kira bedeli olan 500 TL'yi teslim etmesinden sonra aracın Ü'ye teslim edileceğini farz edelim. Bu halde Ü, kira sözleşmesine dayanarak aracın kendisine teslim edilmesini isteyebilir. Ancak, B'nin kiralama bedelini A'ya ödememiş olduğu durumda A, sözleşme nedeniyle sahip olduğu ödemezlik def'ini Ü'ye karşı da ileri sürebilir. Keza, A ile B'nin sözleşmeyi muvazaalı olarak düzenlediği durumda, buna ilişkin savunma da Ü'ye karşı ileri sürülebilecektir. Önemle belirtmek gerekir ki borçlu, üçüncü kişiye karşı sahip olduğu -başka ilişkiden kaynaklansa dahi- şahsi def'ileri de ona karşı ileri sürebilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar