A. KIYMETLİ EVRAKIN TANIMI VE UNSURLARI:
Kıymetli evrak, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (Bundan sonra TTK olarak adlandırılacaktır.) 645. Maddesi'nde şöyle tanımlanmıştır: ''Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemeyeceği gibi başkalarına da devredilemez.'' Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, bir senedin kıymetli evrak sayılabilmesi için üç temel unsura ihtiyaç bulunmaktadır.
I. Maddi Unsur, Senet:
Kıymetli evrak hukuku açısından senet, bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı kağıttır. Bir kıymetli evrakın varlığından söz edilebilmesi için öncelikle maddi unsur olarak -para borcu içeren- bir senedin varlığı gerekir. Bir hak ancak bu tanıma uyan bir senede bağlanmışsa kıymetli evraktan bahsetmek mümkün olabilir.
II. Gayri Maddi Unsur, Hak:
Kıymetli evrak olarak nitelendirilecek olan senedin bir hakkı temsil temsil etmesi, diğer bir deyişle bir hakkı içermesi gerekir. Senedin kıymetli evrak olarak nitelendirilebilmesi için hakkın varlığı şart olmakla birlikte, her hak kıymetli evraka konu olamaz. Kıymetli evrakın içerdiği hak; özel hukuka ilişkin, ekonomik değeri olan ve devredilebilir bir hak olmalıdır. Aksi takdirde kıymetin evrakın gayri maddi unsuru oluşmamış ve kıymetli evrak vücut bulmamış olur.
III. Kıymetli Evraklaştırma Unsuru:
Kıymetli evrakın varlığından söz edilebilmesi için, kuşkusuz en önemli unsur, kıymetli evraklaştırma unsurudur. Esasen, kıymetli evrakı adi senetten ayıran unsur budur. Bu unsur hak ile senedin iç içe geçmesi, açıkçası, senetteki hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülememesi ve/veya devredilememesi anlamına gelir. Gerçekten de TTK m. 645, kıymetli evraktaki hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülememesi ve devredilememesini, kıymetli evrakın varlığı için şart koşmuştur.
B. KIYMETLİ EVRAKIN SINIFLANDIRILMASI:
Kıymetli evrakın birçok şekilde sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte, öğretide yerleşmiş şekliyle; içerdiği hak bakımından, soyut veya illi olması bakımından, kurucu veya açıklayıcı olması bakımından, devir bakımından olmak üzere dört grupta sınıflandırma yapmaya çalışacağız.
1) Ortaklık Senetleri (Hisse Senetleri): Sadece anonim ve paylı komandit şirketler tarafından çıkarılabilen, belirli ortaklık sermayesine katılma payını temsil eden ve yasal şekil şartına uygun olarak düzenlenmiş kıymetli evrak çeşididir.
2) Emtia Senetleri: Bir eşya üzerindeki aynı hakkı temsil eden senetlerdir. Makbuz, mülkiyet hakkını; varant rehin hakkını; konişmento ise mülkiyet ve rehin hakkını birlikte temsil eder.
3) Alacak Senetleri: Bir alacak hakkını temsil eden ve alacaklının, borçludan hakkını talep etmesini sağlayan senetlerdir. Bu senetlerin en bilinen örnekleri kambiyo senetleridir (bono, poliçe, çek).
4) Eşya Hukuku Senetleri: Bunlar Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmişlerdir. İpotekli borç senedi ile irad senedi bunlara örnektir.
Kıymetli evrakın birçok şekilde sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte, öğretide yerleşmiş şekliyle; içerdiği hak bakımından, soyut veya illi olması bakımından, kurucu veya açıklayıcı olması bakımından, devir bakımından olmak üzere dört grupta sınıflandırma yapmaya çalışacağız.
I. İçerdiği Hak Bakımından Sınırlandırma:
2) Emtia Senetleri: Bir eşya üzerindeki aynı hakkı temsil eden senetlerdir. Makbuz, mülkiyet hakkını; varant rehin hakkını; konişmento ise mülkiyet ve rehin hakkını birlikte temsil eder.
3) Alacak Senetleri: Bir alacak hakkını temsil eden ve alacaklının, borçludan hakkını talep etmesini sağlayan senetlerdir. Bu senetlerin en bilinen örnekleri kambiyo senetleridir (bono, poliçe, çek).
4) Eşya Hukuku Senetleri: Bunlar Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmişlerdir. İpotekli borç senedi ile irad senedi bunlara örnektir.
II. Soyut veya İlli Olması Bakımından Sınırlandırma:
1) İlli (Bağlı) Kıymetli Evrak: Tarafları kıymetli evrak düzenlemeye sevk eden temel ilişkideki sakatlığın, kıymetli evrakın geçerliliğine etki ettiği senetlere, illi (bağlı) kıymetli evrak denir. Örneğin; hisse senetleri, varant.
2) Soyut (Mücerret) Kıymetli Evrak: Temel ilişkideki sakatlığın, kıymetli evrakın geçerliliğine etki etmediği senetlere, soyut (mücerret) kıymetli evrak denir. Örneğin; kambiyo senetleri (bono, poliçe,çek).
III. Kurucu veya Açıklayıcı Olması Bakımından Sınıflandırma:
1) Kurucu Kıymetli Evrak: Bu tür kıymetli evraklarda senet düzenlenmeden önce hak mevcut değildir. Hak, senedin düzenlenmesi ile doğar. Örneğin; kambiyo senetleri (bono, poliçe, çek).
2) Açıklayıcı Kıymetli Evrak: Bu kıymetli evrakların düzenlenmesi yeni bir hak doğurmayıp daha önce mevcut olan bir hakkı açıklamaya yarar. Ancak, senedin düzenlenmesi ile hak-senet bağlılığı oluşur. Örneğin; hisse senetleri.
IV. Devir Bakımından Sınıflandırma:
Kıymetli evraklara ilişkin en temel ve en önemli ayrımlardan biri, devir bakımından ayrımdır. Kıymetli evraklar devir bakımından; nama, hamiline ve emre yazılı olarak üçe ayrılır.
1. Nama Yazılı Senetler:
Nama yazılı senetler, TTK'nın 654. Maddesi'nde ''Belli bir kişinin adına yazılı olup da onun emrine kaydını içermeyen veya kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evraktır.'' şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre bir senedin nama yazılı sayılabilmesi için üç şart aranmaktadır:
-Belirli bir kişinin adına yazılı olması,
-Emre kaydı içermemesi,
-Kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmaması.
Nama yazılı senetleri emre yazılı senetlerden ayıran unsur, emre kaydı içermemesi ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmamasıdır. Bu senetleri hamiline yazılı senetlerden ayıran özellik ise, belirli bir kişinin adına yazılı olmalarıdır. Nitekim, hamiline yazılı senetler belirli bir kişinin adına yazılmaz, sadece hamiline ibaresi konulur. Hamiline yazılı senet kimin elinde ise onun hak sahibi olduğu kabul edilir ve senet borçluları, senedin ibrazı halinde -şartları da varsa- ibraz edene ödeme yapmakla yükümlüdürler. Oysa nama yazılı senetlerde, senetten dolayı hak talep edebilecekler, ancak adına senet düzenlenen veya bunlardan hukuka uygun olarak senedi devralan kişilerdir.
Nama yazılı senetleri emre yazılı senetlerden ayıran unsur, emre kaydı içermemesi ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmamasıdır. Bu senetleri hamiline yazılı senetlerden ayıran özellik ise, belirli bir kişinin adına yazılı olmalarıdır. Nitekim, hamiline yazılı senetler belirli bir kişinin adına yazılmaz, sadece hamiline ibaresi konulur. Hamiline yazılı senet kimin elinde ise onun hak sahibi olduğu kabul edilir ve senet borçluları, senedin ibrazı halinde -şartları da varsa- ibraz edene ödeme yapmakla yükümlüdürler. Oysa nama yazılı senetlerde, senetten dolayı hak talep edebilecekler, ancak adına senet düzenlenen veya bunlardan hukuka uygun olarak senedi devralan kişilerdir.
Nama yazılı senetler çift taraflı ibraz kaydı bulundurur. Buna göre; senet alacaklısı, ancak senedi ibraz etmek suretiyle senedin içerdiği hakları talep edebilir. Senet borçlusu ise, ancak senedin ibrazı karşılığında ödeme yapmakla mükelleftir. Adi senetlerde ibraz kaydı bulunmadığı için, nama yazılı senedi adi senetlerden ayıran şey bu kayıttır. Çift taraflı ibraz kaydı, tüm kıymetli evraklar açısından asgari kayıttır.
Nama yazılı senetlerde, yalnızca senede bakılmak suretiyle kimin hak sahibi olduğunu anlamayı ifade eden çift taraflı teşhis kaydı bulunmaz. Yani, sadece kıymetli evraka bakılarak, kimin hak sahibi, kimin borçlu olduğu mutlak biçimde anlaşılamaz. Bu, nama yazılı senedi hamiline ve emre yazılı senetten ayıran bir diğer unsurdur.
Anlatılanları bir örnekle açıklamak gerekirse:
--------
''İş bu senedin ibrazı karşılığında Mehmet KAYA'ya 100.000,00 TL'yi 10.12.2018 tarihinde İstanbul'da ödeyeceğim.
Düzenleme T: 10.08.2018
Düzenleyen : Ahmet YILMAZ
250 Sk. No: 35A Konak/İZMİR
(İmza)''
---------
Yukarıdaki örnek senet, ''ibrazı karşılığında'' ibaresi bulunması nedeniyle çift taraflı ibraz kaydı içermekte, dolayısıyla adi senet olma özelliğini kaybetmektedir. Çünkü, adi senette hakkın talep edilebilmesi veya borçlunun ödeme yapılabilmesi için ibraz şartı aranmaz. Ayrıca yukarıdaki senet, belli bir kimsenin adına yazılmış, emre yazılı ibaresi bulunmayan ve kanunen de emre yazılı sayılabilecek bir ibare yer almayan bir senettir. Dolayısıyla örnekte verilmiş bulunan senet, nama yazılı bir kıymetli evraktır.
Nama yazılı senedi açıkladıktan sonra, bu senedin devri ve bu senette borçluların ileri sürebileceği def'ilere değinmek istiyoruz.
a) Nama Yazılı Senetlerin Devri:
Nama yazılı senedin devri için -senede veya ayrı bir kağıda yazılan- yazılı devir beyanı ve zilyetliğin devri gerekli ve yeterlidir. Bu husus TTK m. 647/1-2'de açıkça ifade edilmiştir:
''Mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak kurulması amacıyla kıymetli evrakın devri için her hâlde senet üzerindeki zilyetliğin devri şarttır.
Bundan başka emre yazılı senetlerde ciroya, nama yazılı senetlerde yazılı bir devir beyanına da gerek vardır. Bu beyan kıymetli evrakın veya ayrı bir kâğıdın üzerine yazılabilir.''
Buna göre, nama yazılı senedin devredilebilmesi için, öncelikle senedin üzerine veya ayrı bir kağıda devir beyanının yazılması gerekir. Esasen nama yazılı senetlerde çift taraflı teşhis kaydı bulunmamasının sebebi de budur. Çünkü senet dışındaki bir kağıda yazılan bir devir beyanı ile senedin devri mümkün olduğundan, salt kıymetli evraka bakılarak, hak sahibi ve borçluların mutlak biçimde belirlenmesi mümkün olmamaktadır. Nama yazılı senedin devri için; senede veya ayrı bir kağıda yazılan devir beyanın yanında, senedin zilyetliğinin de devredilmesi gerekmektedir.
Ayrıca TTK m. 655'e göre ''Borçlu, ancak senedin hamili bulunan ve senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi olduğunu ispat eden kişilere ödemek zorundadır.'' Buradan da anlaşılacağı üzere, senedin hamili olan ve senette ismi bulunan kişiye borçlunun ödeme yapmakla mükellef olduğu hususu tartışmasızdır. Ancak madde, senette adı yazılı olmasa dahi senedin hamili olan ve senette adı yazılı olanın hukuki halefi olduğunu ispat eden kişiye de ödeme yapılmasını zorunlu kılmıştır. Bu da ayrı bir kağıda yazılan devir beyanı ile nama yazılı senedin devrinin mümkün olmasının sonucudur.
Nama yazılı senetler, devrin sonuçları bakımından, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenen alacağın devri (temliki) hükümlerine tabidir.
b) Nama Yazılı Senetlerde Def'iler:
(Bu kısımda yapacağımız açıklamalar hem teknik anlamda def'ileri hem de itirazları kapsamaktadır.)
Yukarıda, nama yazılı kıymetli evrakların devrinin, sonuçları bakımından alacağın temliki hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştı. Bunun en önemli sonucu; senet borçlularının, devri öğrendikleri sırada devredene karşı ileri sürebileceği def'ileri, devralana karşı da ileri sürebilmesidir(TBK m. 188). Bu kural, alacağını dilediği kişiye ve borçlunun onayı gerekmeksizin devredebilen alacaklıya karşı, borçluya hukuki koruma sağlama amacından ileri gelir. Nama yazılı senetlerde def'ilerin gösterdiği bu özellik tedavülü zorlaştırır. Bu nedenle, nama yazılı senetler piyasa seyrek düzenlenen bir kıymetli evrak türüdür.
2. Emre Yazılı Senetler:
Emre yazılı senetler, kanunun ifadesi ile, emre yazılı olan veya kanunen emre yazılı sayılan senetlerdir (TTK m. 824). Bu durumda, bir senedin emre yazılı kabul edilebilmesi için ya açıkça 'emre yazılı' ibaresini içerecek ya da açıkça 'emre yazılı' ibaresini içermese bile bono, poliçe, çek gibi kanunen emre yazılı senetlerden sayılan bir senet olacaktır. Bunları birkaç örnekle açıklayalım:
--------
''İş bu emre yazılı senedin ibrazı karşılığında Mehmet KAYA'ya 100.000,00 TL'yi 10.12.2018 tarihinde İstanbul'da ödeyeceğim.
Düzenleme T: 10.08.2018
Düzenleyen : Ahmet YILMAZ
250 Sk. No: 35A Konak/İZMİR
(İmza)''
---------
--------
Yukarıdaki verilmiş bulunan örnek senet, açıkça 'emre yazılı' ibaresi içermekle iradi emre yazılı kıymetli evrak özelliğini taşımaktadır.
''İş bu bononun(veya çekin ya da poliçenin) ibrazı karşılığında Mehmet KAYA'ya 100.000,00 TL'yi 10.12.2018 tarihinde İstanbul'da ödeyeceğim.
Düzenleme T: 10.08.2018
Düzenleyen : Ahmet YILMAZ
250 Sk. No: 35A Konak/İZMİR
(İmza)''
---------
Yukarıda verilen örnek senet, açıkça 'emre yazılı' ibaresini içermemesine rağmen, emre yazılıdır. Çünkü bono(veya çek ya da poliçe), kanunen emre yazılı sayılan bir kıymetli evrak türüdür.
Belirtmek gerekir ki kanunen emre yazılı sayılan senetlerin bu özellikleri mutlak değildir. Düzenleyen tarafından konulan, ''ciro edilemez'' veya ''bu senet emre değil nama yazılıdır'' gibi menfi emre kaydı anlamına gelen kayıtlar, senedi nama yazılı hale getirir. Genellikle bunun amacı, düzenleyenin, nama yazılı evrakların def'i gücünden -nama yazılı evraklarda senet borçluları, devredene karşı ileri sürebilecekleri savunmaları devralana karşı da ileri sürebiliyorlardı- faydalanmak istemesidir.
Emre yazılı senetlerde, bütün senetlerde olduğu gibi, çift taraflı ibraz kaydı vardır. Ancak emre yazılı senetler, nama yazılı senetlerden farklı olarak çift taraflı teşhis kaydı da bulundururlar. Bu nedenle emre yazılı senetlerde kimin hak sahibi ve kimin borçlu olduğu yalnızca senede(ve ona yapıştırılan ve onun parçası sayılan alonja) bakılarak tespit edilir.
a) Emre Yazılı Senetlerin Devri:
Kıymetli evrakın devri genel hüküm niteliğinde olan TTK 647 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre:
''Mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak kurulması amacıyla kıymetli evrakın devri için her hâlde senet üzerindeki zilyetliğin devri şarttır.
Bundan başka emre yazılı senetlerde ciroya, nama yazılı senetlerde yazılı bir devir beyanına da gerek vardır. Bu beyan kıymetli evrakın veya ayrı bir kâğıdın üzerine yazılabilir.
Kanun veya sözleşme ile başkalarının, bu arada, özellikle borçlunun da devre katılmaları zorunluluğu öngörülebilir.''
Kanunun açık ifadesinden anlaşılacağı üzere, türü ne olursa olsun- kıymetli evrakın devri için, zilyetliğin devri şarttır. Bu yönü itibari ile emre yazılı senetler, nama (ve hamiline) yazılı senetler gibi, ancak zilyetliği devredilince geçerli biçimde devredilmiş kabul edileceklerdir. Bunun dışında, emre yazılı kıymetli evrakların devri, nama yazılı kıymetli evraklara göre ciddi bir farklılık göstermektedir. Şöyle ki;
Belirtildiği üzere, nama yazılı kıymetli evrakta senedin devri için yazılı devir beyanı gereklidir ve bu beyan senedin üzerine yazılabileceği gibi ayrı bir kağıda da yazılabilir. Oysa emre yazılı senetlerde, yazılı devir beyanı değil, ciro söz konusudur. Bu husus TTK m. 647/2'de açıkça ifade edilmiştir. Ciro, senetteki hakkın devrini sağlayan hukuki işlemdir. Nama yazılı senedin devrine ilişkin yazılı beyanın aksine, ciro, ancak senedin üzerine veya alonja yazılabilir.
(Alonj, kıymetli evrakın arka yüzünde işlem yapılması için yer kalmadığında, yapılacak işlemler için kıymetli evraka yapıştırılan ve onun bir parçası sayılan kağıttır. Burada dikkat edilmesi gereken şey, alonjun senetle bütünlük teşkil ettiğidir. Bu nedenle, alonj yapıştırılmış olsa da bu konuda senet-alonj ayrımı yapılmaz, yalnızca bütün olarak senedin varlığından bahsedilir. Bu şekilde çift taraflı teşhis kaydı korunmuş ve senedin tedavülündeki devamlılık sağlanmış olur.)
Ciro, tam ve beyaz ciro olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Tam ciroda senedin kime ciro edildiği senede veya alonja (alonj senedin parçası olduğundan, bundan böyle ayrıca bahsedilmeyecektir) açıkça yazılır. Beyaz ciroda ise sendin kime ciro edildiği açıkça belirtilmez. Beyaz ciro, isim belirtilmeden 'ciro ediyorum' gibi bir ibare içerebileceği gibi yalnızca devredenin imzasını da içerebilir. Bu konu, ileride detaylı biçimde işleneceğinden şimdilik bu açıklamalarımızla yetiniyoruz.
Sonuç olarak, emre yazılı kıymetli evrakların devri için ciro ve zilyetliğin devri gerekmektedir.
b) Emre Yazılı Senetlerde Def'iler:
(Bu kısımda yapacağımız açıklamalar, hem teknik anlamda def'ileri hem de itirazları kapsamaktadır.)
TTK m.825'e göre: ''Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin
geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen
haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.'' Buradan hareketle, emre yazılı senetlerde, borçlunun senet alacaklılarına karşı ileri sürebileceği def'iler üç grupta toplanabilir.
b.1. Senet Metninden Anlaşılan Def'iler:
Bu def'iler, başkaca hiçbir araştırmaya gerek kalmadan, yalnızca senet metnine bakılarak anlaşılabilen def'ilerdir. Senedin zorunlu unsurlarının eksik olması, vadesinin gelmemiş olması, ciro zincirinin kopuk olması, senedin zamanaşımına uğramış olması senet metninden anlaşılan def'ilerdir. Senet metninden anlaşılan def'iler öyle def'ilerdir ki, bunların herkes tarafından, herkese karşı ileri sürülmesi olanaklıdır.
Bundan sonraki açıklamalarımızda aşağıdaki şablon sıklıkta kullanılacaktır.
D(düzenleyen)→→→L(lehdar)
↓
↓(ciro)
↓
C1(ciro eden-ciranta)
↓
↓(ciro)
↓
↓
↓(ciro)
↓
H(hamil-senedi elinde bulunduran kişi)
Bu şablonda, düzenleyen (D), L'yi lehdar göstererek bir bono düzenlemiştir. L'de bunu C1'e, C1 de H'ye ciro ile devretmiştir.
--------------
Örneğin; yukarıdaki şablonda, senedin zorunlu unsurlarından olan düzenleyenin imzasının eksik olduğu def'ini, D, L ve C1, H'ye karşı ileri sürebilecektir. Keza senet H'ye devredilmeseydi; D ve L, C1'e karşı aynı def'iyi ileri sürebilecekti. Genel olarak bahsettikten sonra, senet metninden anlaşılan def'ilere tek tek değinmekte fayda görüyoruz.
b.1.1. Senedin zorunlu unsurları taşımadığına ilişkin def'iler:
Kanun, her senet türüne özgü zorunlu unsurları belirtmiştir. Bu unsurların senet metninde yer almaması, senedi geçersiz kılar. Bu geçersizlik de, senet metninden anlaşılabildiği için, herkes tarafından ileri sürülebilecektir. Bonoda düzenleme tarihinin yazılmaması, senette düzenleyenin imzasının olmaması, senedin zorunlu unsurları taşımadığına ilişkin def'ilere örnektir.
b.1.2. Ciro zincirinin kopuk olması def'i:
TTK 686'ya göre, bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi
hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. TTK 646 ise ''Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre
alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.'' düzenlemesini getirmiştir. Bu hükümlere göre senedi düzgün bir ciro zinciri ile devralmış kişi yetkili hamildir ve senet borçluları ancak bu hamile ödeme yapmakla borçtan kurtulurlar. Senedi kopuk bir ciro zinciri ile devralmış olan kişiler yetkili hamil sayılmayacaklarından bunlara yapılan ödemeler, borçluları borçtan kurtarmaz. Şimdi bunu bir örnekle açıklayalım.
---------
''İş bu emre yazılı senedin ibrazı karşılığında Mehmet KAYA'ya 100.000,00 TL'yi 10.12.2018 tarihinde İstanbul'da ödeyeceğim.
Düzenleme T: 10.08.2018
Düzenleyen : Ahmet YILMAZ
250 Sk. No: 35A Konak/İZMİR
(İmza)''
Bu senedin lehdarı, Mehmet KAYA'dır. Mehmet KAYA, bu senedi Ali ÇİÇEK'a açık ciro ile devir etti diyelim. Artık bu senedin yetkili hamili Ali ÇİÇEK'tir. Dolayısıyla senede dayanarak yapılacak talep hakkı da kendisine aittir. Diyelim ki Ali ÇİÇEK bu senedi kaybetti ve H bunu buldu. Bunu şemaya dökelim.
Ahmet YILMAZ(düzenleyen)→→→Mehmet KAYA(lehdar)
↓
↓(açık ciro) - (''Ali ÇİÇEK'e ödeyiniz. ''
↓ Mehmet KAYA
↓ imza)
↓
↓(açık ciro) - (''Ali ÇİÇEK'e ödeyiniz. ''
↓ Mehmet KAYA
↓ imza)
Ali ÇİÇEK
↓
↓(kaybetti)
↓
↓
↓(kaybetti)
↓
H(hamil-senedi elinde bulunduran kişi)
----------
D(düzenleyen)→→→L(lehdar)
↓
↓(ciro)
↓
Yukarıdaki örnekte Fatih KAÇAR, Ahmet YILMAZ adına bir senet düzenlemiştir. Fatih KAÇAR'ın bu konuda temsil yetkisinin bulunmaması halinde, yetkisiz temsilci olarak bizzat Ahmet YILMAZ yerine geçerek düzenleyen sıfatıyla senetten sorumlu olur. Burada yetkisiz temsil def'ini, yalnızca Ahmet YILMAZ ileri sürebilir.
Yetkisiz temsilcinin sorumlu olmasının bir sonucu olarak diğer senet borçlularının imzalarının geçerlilikleri, dolayısıyla hamile karşı sorumlulukları devam eder. (İmzaların bağımsızlığı ilkesi - TTK m. 667)
d) Zorla imza attırma def'i:
Bir kimsenin zor kullanılmak suretiyle imza attırılarak kıymetli evrak borçlusu haline getirilmesi hukuken korunmaz. Zor kullanılmak suretiyle senede imza attırılan kişinin, bunu def'i olarak ileri sürme hakkı bulunmaktadır. Hamilin iyiniyetli olması bu def'inin ileri sürebilmesine engel teşkil etmez. Zor kullanılarak imza atttırılan kişi dışındaki kişilerin imzaları geçerlidir, sorumlulukları devam eder. ((İmzaların bağımsızlığı ilkesi - TTK m. 667)
--------------
Yukarıdaki örnekte, senedi ciro ile usulüne uygun olarak devralan kişi Ali ÇİÇEK'tir. Dolayısıyla talep hakkı -senet elinde olsaydı- kendisinde olacaktı. H ise, senedi elinde bulundurmasına rağmen ciro+zilyetliğin devri yoluyla senedi devralmadığı için yetkili hamil değildir. Bu nedenle talep hakkı yoktur. Ciro zinciri, Ali ÇİÇEK'ten sonra kopmuştur. Senet borçluları olan Ahmet YILMAZ ve Mehmet KAYA, ciro zincirinin kopuk olduğu def'ini, H ve onun senedi devrettiği diğer kişilere karşı ileri sürebilecek ve ödeme yapmaktan kaçınabileceklerdir.
b.1.3. Vadenin gelmemiş olması def'i:
Senedin üzerindeki vade gelmeksizin, borçluların ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır (TTK m. 646). Bu, senet metninden anlaşılan bir def'i olup herkese karşı ileri sürülebilir.
b.1.4. Senedin zamanaşımını uğramış olması def'i:
Kıymetli evrakın türüne göre öngörülmüş olan zamanaşımı süresinin geçmesi durumunda zamanaşımı def'i ileri sürülebilir. Zamanaşımının dolup dolmadığı -senedin türüne göre- senet metnindeki düzenleme ve/veya ödeme tarihine göre tespit edilebilir. Bu nedenle, zamanaşımı def'i, senet metninden anlaşılabilen ve herkese karşı ileri sürülebilen def'ilerdendir. Örneğin; bonoda üç yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu sürenin geçmesi ile senedin borçlularının zamanaşımı def'i ileri sürülebilme olanağı mevcuttur.
Emre yazılı senetlerde; senette imzası olan herkes, yetkili hamile karşı müteselsilen sorumludur. Alacağını düzenleyenden(veya muhataptan) alamayan hamil, lehdara ve ciro zincirinde kendisinden önce olan cirantalara ve bunlar lehine aval vermiş bulunan kişilere başvurabilir. Bu müteselsil sorumluluk nedeniyle, senet metninden anlaşılabilen def'ilerin herkes tarafından herkese karşı ileri sürülebilmesi olanaklı kılınmıştır.
b.2. Senetteki Taahhüdün Geçersizliğine İlişkin Def'iler:
Bunların iki grupta incelenmesi mümkündür:
b.2.1. Kanuni hükümsüzlük veya geçersizlik hallerine ilişkin def'iler:
a) Ehliyetsizlik def'i:
Bir kimsenin, kambiyo senedi ile borç altına girebilmesi için tam ehliyetli olması şarttır. Tam ehliyetli olmayanın verdiği kambiyo taahhüdü kendisini bağlamaz. Kambiyo taahhüdü verenin ehliyetsizliği, yalnızca onun tarafından ve herkese karşı ileri sürülebilir.
Ehliyetsiz dışında, senette imzası bulunan diğer kişiler ehliyetsizliği ileri süremezler. Bunların verdiği taahhütler geçerli olduğu gibi hamile karşı sorumlulukları da devam eder. İmzaların bağımsızlığı ilkesi olarak adlandırılan bu ilkeye TTK 667'de açıkça yer verilmiştir. Buna göre: ''Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte
imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri
herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.''
D(düzenleyen)→→→L(lehdar)
↓
↓(ciro)
↓
C1(ciro eden-ciranta)
↓
↓(ciro)
↓
↓
↓(ciro)
↓
H(hamil-senedi elinde bulunduran kişi)
Bu şablonda, düzenleyen (D), L'yi lehdar göstererek bir bono düzenlemiştir. L'de bunu C1'e, C1 de H'ye ciro ile devretmiştir.
--------------
Yukarıdaki örnekte D'nin, senedi düzenlerken ehliyetsiz olduğunu varsayalım. H, senedin ödenmesi için D'ye başvurduğunda, D tarafından ehliyetsiz olduğuna ilişkin def'i ileri sürülerek, ödemeden kaçınılması olanaklıdır. D'nin ödemeden kaçınabilmesi açısından hamilin (H) iyiniyetinin bir önemi yoktur. Ancak D'nin ehliyetsizliğini, yalnız kendisi ileri sürebileceğinden, diğer senet borçluları L ve C1, D'nin ehliyetsizliğine dayanarak H'ye ödeme yapmaktan kaçınamazlar.
b) Sahte imza def'i:
Bir kimsenin imzasının taklit edilerek senetle borç altına sokulması durumunda, borç altına giren tarafından ileri sürülecek olan def'idir. Sahte imza def'i, imzası taklit edilen tarafından herkese karşı ileri sürülebilir. Bu kişinin senetten dolayı sorumluluğu bulunmamaktadır. Burada hamilin iyiniyeti önem arz etmez. Sahte imzanın kim tarafından attığı tespit edilebilirse, bu kişi, imzasını taklit ettiği kişinin yerine geçer ve senetten dolayı sorumluluk ona ait olur.
Ehliyetsizlik def'inde olduğu gibi, sahte imza def'i de yalnızca imzası taklit edilen kişi tarafından ileri sürebilir. Diğer kişilerin imzasının geçerliliği bundan etkilenmez. Bu nedenle bunların senet alacaklılarına karşı sorumlulukları devam eder. (İmzaların bağımsızlığı ilkesi - TTK m. 667)
c) Yetkisiz temsil(veya temsil yetkisinin aşılması) def'i:
Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla kıymetli evraka imzasını koyan kişi, o kıymetli evraktan dolayı bizzat sorumludur; bu kıymetli evrakı ödediği
takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan
temsilci için de durum böyledir (TTK m.678)
TTK, bu hüküm ile Türk Borçlar Kanunu'ndaki genel hükümden ayrılmıştır. Nitekim TBK'da yetkisiz temsilcinin yaptığı işlem askıdadır. Temsil olunduğu kabul edilen kişinin işleme icazet vermesi halinde işlem, temsil edilen ile kurulmuş olur. İcazet verilmemesi halinde ise işlem geçersiz olur. TTK, bu ilkeye istisna getirmiş, yetkisiz temsilci ile temsil yetkisini aşan kişinin kıymetli evraktan bizzat sorumlu olacağını düzenlemiştir. Bu kişilerin kıymetli evrakı ödemesi durumunda, bunlar temsil edilenin sahip olabileceği haklara sahip olacaklardır.
----------
''İş bu emre yazılı senedin ibrazı karşılığında Mehmet KAYA'ya 100.000,00 TL'yi 10.12.2018 tarihinde İstanbul'da ödeyeceğim.
Düzenleme T: 10.08.2018
Düzenleyen : Ahmet YILMAZ'ı temsilen Fatih KAÇAR
(İmza)
250 Sk. No: 35A Konak/İZMİR
''
--------
Yukarıdaki örnekte Fatih KAÇAR, Ahmet YILMAZ adına bir senet düzenlemiştir. Fatih KAÇAR'ın bu konuda temsil yetkisinin bulunmaması halinde, yetkisiz temsilci olarak bizzat Ahmet YILMAZ yerine geçerek düzenleyen sıfatıyla senetten sorumlu olur. Burada yetkisiz temsil def'ini, yalnızca Ahmet YILMAZ ileri sürebilir.
Yetkisiz temsilcinin sorumlu olmasının bir sonucu olarak diğer senet borçlularının imzalarının geçerlilikleri, dolayısıyla hamile karşı sorumlulukları devam eder. (İmzaların bağımsızlığı ilkesi - TTK m. 667)
d) Zorla imza attırma def'i:
Bir kimsenin zor kullanılmak suretiyle imza attırılarak kıymetli evrak borçlusu haline getirilmesi hukuken korunmaz. Zor kullanılmak suretiyle senede imza attırılan kişinin, bunu def'i olarak ileri sürme hakkı bulunmaktadır. Hamilin iyiniyetli olması bu def'inin ileri sürebilmesine engel teşkil etmez. Zor kullanılarak imza atttırılan kişi dışındaki kişilerin imzaları geçerlidir, sorumlulukları devam eder. ((İmzaların bağımsızlığı ilkesi - TTK m. 667)
b.2.2. İsnat def'ileri:
İsnat def'ileri, irade sakatlığının mevcut olduğu durumlarda, senedin piyasaya sürülmesinin kişiye isnat edilememesi halinde ileri sürülebilen def'ilerdir. Bu halde kişi, def'i yoluyla sorumluluktan kurtulma olanağına sahiptir. Ancak; irade sakatlığı hallerinde, senedin piyasaya sürülmesi kişiye isnat edilebiliyorsa bu halde kişi senetten sorumlu olacaktır.
Hata: Hata hallerinde düzenleyen, senedin piyasa sürülmesine sebebiyet verdiği için hamile karşı sorumludur. Dolayısıyla hata durumunda isnat def'inin ileri sürülebilmesi olanaklı değildir.
Hile: Bu konu tartışmalı olmakla birlikte bizim görüşümüze göre hileye uğrayanın senetten sorumlu tutulması gerekir. Çünkü senet düzenlenirken kişilerin en üst düzeyde dikkat ve özeni göstermekle yükümlükleri bulunmaktadır. Her ne kadar hile ile bir irade sakatlanması mevcut olsa da, gerekli dikkat ve özeni göstermeyen kişinin sorumlu tutulması, piyasanın hukuki güvenliğinin koruması açısından gereklidir. Bu nedenle hamilin menfaati, hile ile iradesi sakatlananın menfaatine üstün tutulmalıdır. Bu görüşün savunulması halinde, hile ile iradesi sakatlanan kişilerin, isnat def'ini ileri süremeyeceği sonucuna ulaşılır.
Tehdit: Tehdit ile irade sakatlanması halinde, iradesi sakatlanan kişinin senetten sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu halde iradesi sakatlanan kişinin bunu, def'i olarak ileri sürebilmesi olanaklıdır.
Yeri gelmişken, uygulamada sıklıkla görülen bir olgu olarak alkol ve uyuşturucu madde etkisindeyken senet düzenleyen kişinin durumunun irdelenmesi gerekir. Bu halde bir ayrım yapılmalıdır. Alkol veya uyuşturucu madde etkisindeyken senet düzenleyen kişinin, bunu gerçek iradesine uygun olarak yapmış ise, senetten dolayı sorumluluğu olacaktır. Ancak, kişinin gerçek iradesi bu yönde değil ise, senetten sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu son halde senedin piyasaya sürülmesi kişiye isnat edilemeyeceğinden, isnat def'inin ileri sürülebilmesi olanaklı olacaktır.
Senetteki taahhüdün geçersizliğine ilişkin def'ilerde (kanuni hükümsüzlük ve isnat def'ileri), def'i hakkına sahip olan kişi, hamilin iyiniyeti önem arz etmeksizin bunu ileri sürebilir. Senetten dolayı sorumlu olan diğer kişiler, imzaların bağımsızlığı ilkesi (TTK m.667) gereği bu def'ileri ileri süremezler, dolayısıyla sorumlulukları devam eder.
b.3 Alacaklıya Karşı Şahsen Sahip Olunan Def'iler:
Bu def'iler, senet borçlularından herhangi birinin alacaklıya karşı, aralarındaki şahsi ilişki nedeniyle bizzat sahip oldukları def'ilerdir. Bu def'iler kural olarak yalnızca sahip olunduğu kişiye karşı ileri sürülebilirler. Bunların, def'inin sahip olunduğu kişi dışındakilere karşı ileri sürülebilmesi, ancak bu kişilerin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zarararına hareket etmesi halinde geçerlidir. Bu husus TTK m.825/2'de açıkça şöyle ifade edilmiştir:
''Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.''
Bu def'ilerin üç grupta toplanması mümkündür.
b.3.1 Temel İlişkiden Doğan Def'iler:
Temel ilişki, düzenleyenle lehdar arasındaki, düzenleyeni kıymetli evrak düzenlemeye iten ilişkidir. Örneğin; Bir malın satışına karşılık bono düzenlenip verilmesinde bononun temel ilişkisi bu satış sözleşmesidir. Temel ilişkiden doğan def'iler de, örnekte bononun ödenmesi isteyen kişiye karşı satış sözleşmesinden kaynaklı sahip olunan def'ilerdir. Bu def'iler, kural olarak, yalnızca satış sözleşmesinin taraflarınca birbirlerine karşı ileri sürülebilir. Temel ilişkiden kaynaklı def'iler, sözleşmeden dönülmesi, ayıp, zapt, sözleşmenin ifa edilmediği def'ileri(ödemezlik def'i) gibi def'ilerdir. Açıklayıcı olması açısından bunu bir örnekle somuşlaştıralım.
----------
D(düzenleyen)→→→L(lehdar)
↓
↓(ciro)
↓
H(hamil-senedi elinde bulunduran kişi)
Bu şablonda, düzenleyen (D), L'yi lehdar göstererek bir bono düzenlemiştir. L'de bunu H'ye ciro ederek devretmiştir.
-------------
Yukarıdaki örnekte; D, L'den aldığı mallara karşılık olarak senet düzenlemiş ve L'ye vermiştir. L'de bu senedi, H'ye ciro ederek devretmiştir. Malların ayıplı olduğunu öğrenen D, sözleşmeden dönmüştür. Bu örnekte senet, L tarafından devredilmeden önce ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere D'ye ibraz edilmiş olsaydı, D malların ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönüldüğü def'ini, temel ilişkinin diğer tarafı olan L'ye karşı ileri sürebilirdi. Ancak senet H'ye devredildikten sonra ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere D'ye ibraz edilirse, H temel ilişkinin tarafı olmadığı için malların ayıp olması nedeniyle sözleşmeden dönüldüğü def'i ona karşı ileri sürülemez. Eğer H ve L, bu def'iyi bertaraf etmek amacıyla senedin H'ye devrini gerçekleştirmiş olsalardı, bu takdirde H, bile bile D'yi zarara uğratmak amacıyla hareket etmiş olacağından def'i ona karşı da ileri sürülebirdi.
b.3.2 Temel ilişki dışında taraflar arasındaki başka ilişkiden doğan def'iler:
Bu def'iler, temel ilişki gibi, taraflar arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanmaktadır. Ancak, bu def'iler, temel ilişki dışında, taraf arasındaki başka ilişkiden doğmaktadır. Bunların en bariz örneği takas def'idir. Yukarıdaki örnekte, malların ayıplı olmadığını, D'nin başka bir sözleşmeden dolayı H'den alacaklı oldupunu ve H'nin senedi H2'ye ciro ile devrettiğini varsayalım. Burada H, senedi devretmeden ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere D'ye ibraz etmiş olsaydı, D ona karşı temel ilişki dışındaki bir ilişkiden alacağı olduğundan alacağı oranında takas def'ini ileri sürerek borçtan kurtulabildi. Eğer senet H2'ye devredildikten sonra ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere Dye ibraz edilirse, D, takas def'ini kural olarak H2'ye karşı ileri süremez. Çünkü bu def'i, H'ye karşı sahip olduğu bir def'idir ve yalnızca senedi devralırken bile bile D'nin zararına hareket ettiği hallerde H2'ye karşı ileri sürülebilir.
b.3.2 Kambiyo senetlerinden kaynanlanan def'iler:
Yukarıdaki örnekte, D ile L'nin, senet H'ye devredilmeden önce vadenin uzatılması konusunda haricen bir anlaşma yaptıklarını varsayalım. D, bu def'iyi yeni vade gelmeden senedin ödenmesini isteyen L'ye karşı ileri sürebilecektir. Ancak senet H'ye devredildikten sonra, H tarafından yeni vadeden önce, ödenmek üzere D'ye ibraz edilmesi durumunda, vadenin uzatıldığı def'i ona karşı ileri sürülemez. Meğer ki, H senedi devralırken bile bile D'nin zararına hareket etmiş olsun. Dikkat edilirse burada vadenin uzatılması haricen bir anlaşma ile yapılmıştır. Bu, senet metnindeki vadenin gelmemesi durumundan farklıdır. Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere, senet metnindeki vadenin gelmemesi, senet metninden anlaşılan bir def'i olup herkese karşı ileri sürülebilir.
Vade uzatma, senet metnindeki vadenin üzerinde yapılamaz. Bu halde senet metninde tahrifat yapılmış olur. Belirtmek gerekir ki; tarafların, senet metninin arkasına yazacak şekilde -yoksa eski vadenin üzerine değil- vade uzatma anlaşması yapması olanaklıdır. Bu halde vade uzatımı senet metninden anlaşılabileceği için, buna ilişkin def'i senet metninden anlaşılan def'iye dönmüş olur ve artık herkese karşı ileri sürülebilir.
Özel durumlar:
Birleşme, bölünme ve ölüm(miras) gibi külli halefiyet halleri ile istisnai olmakla beraber, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması durumlarında, normalde senedi devralan kişilere karşı ileri sürülemeyen def'iler, senedi devralanlara karşı ileri sürülebilir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasında, sorumluluğun gerektirdiği durumlarda 'perdenin kaldırılması' suretiyle, şirket tüzel kişiliğinin ayrı bir kişilik olduğu görmezden gelinerek, şirket ve ortaklarının (tüzel veya gerçek kişi) arasında, ayrılık ilkesinin uygulanması askıya alınacaktır. Bu şekilde, ortağın ilişkisinden şirket veya şirketin ilişkisinden ortak sorumlu olacak ve birine karşı ileri sürülebilecek şahsi def'iler sanki diğerinin ilişkisi imiş gibi ona karşı ileri sürülebilecektir. Bu şekilde kötü amaçlı kıymetli evrak devirlerinin ilgililer açısından zararları ortadan kaldırılacaktır.
Bu def'iler, temel ilişki gibi, taraflar arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanmaktadır. Ancak, bu def'iler, temel ilişki dışında, taraf arasındaki başka ilişkiden doğmaktadır. Bunların en bariz örneği takas def'idir. Yukarıdaki örnekte, malların ayıplı olmadığını, D'nin başka bir sözleşmeden dolayı H'den alacaklı oldupunu ve H'nin senedi H2'ye ciro ile devrettiğini varsayalım. Burada H, senedi devretmeden ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere D'ye ibraz etmiş olsaydı, D ona karşı temel ilişki dışındaki bir ilişkiden alacağı olduğundan alacağı oranında takas def'ini ileri sürerek borçtan kurtulabildi. Eğer senet H2'ye devredildikten sonra ve vadesi geldiğinde ödenmek üzere Dye ibraz edilirse, D, takas def'ini kural olarak H2'ye karşı ileri süremez. Çünkü bu def'i, H'ye karşı sahip olduğu bir def'idir ve yalnızca senedi devralırken bile bile D'nin zararına hareket ettiği hallerde H2'ye karşı ileri sürülebilir.
b.3.2 Kambiyo senetlerinden kaynanlanan def'iler:
Yukarıdaki örnekte, D ile L'nin, senet H'ye devredilmeden önce vadenin uzatılması konusunda haricen bir anlaşma yaptıklarını varsayalım. D, bu def'iyi yeni vade gelmeden senedin ödenmesini isteyen L'ye karşı ileri sürebilecektir. Ancak senet H'ye devredildikten sonra, H tarafından yeni vadeden önce, ödenmek üzere D'ye ibraz edilmesi durumunda, vadenin uzatıldığı def'i ona karşı ileri sürülemez. Meğer ki, H senedi devralırken bile bile D'nin zararına hareket etmiş olsun. Dikkat edilirse burada vadenin uzatılması haricen bir anlaşma ile yapılmıştır. Bu, senet metnindeki vadenin gelmemesi durumundan farklıdır. Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere, senet metnindeki vadenin gelmemesi, senet metninden anlaşılan bir def'i olup herkese karşı ileri sürülebilir.
Vade uzatma, senet metnindeki vadenin üzerinde yapılamaz. Bu halde senet metninde tahrifat yapılmış olur. Belirtmek gerekir ki; tarafların, senet metninin arkasına yazacak şekilde -yoksa eski vadenin üzerine değil- vade uzatma anlaşması yapması olanaklıdır. Bu halde vade uzatımı senet metninden anlaşılabileceği için, buna ilişkin def'i senet metninden anlaşılan def'iye dönmüş olur ve artık herkese karşı ileri sürülebilir.
Özel durumlar:
Birleşme, bölünme ve ölüm(miras) gibi külli halefiyet halleri ile istisnai olmakla beraber, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması durumlarında, normalde senedi devralan kişilere karşı ileri sürülemeyen def'iler, senedi devralanlara karşı ileri sürülebilir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasında, sorumluluğun gerektirdiği durumlarda 'perdenin kaldırılması' suretiyle, şirket tüzel kişiliğinin ayrı bir kişilik olduğu görmezden gelinerek, şirket ve ortaklarının (tüzel veya gerçek kişi) arasında, ayrılık ilkesinin uygulanması askıya alınacaktır. Bu şekilde, ortağın ilişkisinden şirket veya şirketin ilişkisinden ortak sorumlu olacak ve birine karşı ileri sürülebilecek şahsi def'iler sanki diğerinin ilişkisi imiş gibi ona karşı ileri sürülebilecektir. Bu şekilde kötü amaçlı kıymetli evrak devirlerinin ilgililer açısından zararları ortadan kaldırılacaktır.
3. Hamiline Yazılı Kıymetli Evraklar:
TTK m.658'e göre: ''Senedin metninden veya şeklinden, hamili kim ise o kişinin hak sahibi
sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak, hamile veya hamiline yazılı senet sayılır.''
Buna göre bir kıymetli evrakın hamiline yazılı sayılabilmesi için, senet metninde açıkça ''hamiline yazılıdır'' ifadesinin yer alması veya senedin şeklinden, hamili kim ise onun hak sahibi olduğu anlaşılmalıdır. Sinema bileti, milli piyango bileti, konser bileti vs. senedin şeklinden hamili kim ise onun hak sahibi olduğu anlaşılan hamiline yazılı kıymetli evrak türleridir.
Hamiline yazılı senetlerde alacaklı alacağını ancak senedin ibrazı karşılığında isteyebilir ve borçlu da ancak senedin ibraz edilmesi halinde ödeme yapmakla yükümlüdür. Ayrıca, hamiline yazılı senetlerde, kim senedin hamili ise o hak sahibi olduğundan yalnızca senede bakılarak hak sahibinini tespit edilmesi olanaklıdır. Bu nedenle hamiline yazılı senetlerde hem çift taraflı ibraz kaydı hem de çift taraflı teşhis kaydı vardır.
Hamiline yazılı senetlerin devri için zilyetliğin devredilmesi gerekli ve yeterlidir.
Hamiline yazılı senetlerde, kural olarak, emre yazılı senetlere ilişkin def'iler uygulama alanı bulur. Bu nedenle, ilgili kısma atıf yapmakla yetiniyoruz. Ancak, hamiline yazılı senedin, borçlunun rızası olmaksızın tedavüle çıkarıldığı yolunda bir def'i ileri sürülemez. (TTK m. 659) Bu istisna hamiline yazılı evraklara tedavül gücü kazandırmaktadır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kıymetli Evrak Hukukuna ilişkin olarak yayınlanan ilk yazımızda; genel olarak kıymetli evrakın tanımına, unsurlarının ne olduğuna ve sınıflandırılmasına değindik. Mümkün olduğu kadar özet halinde, fakat önemli gördüğümüz hususları açıklayarak yazmaya özen gösterdik. Bundan sonraki yazımızda, ticaret yaşamında en önemli rolü oynayan kıymetli evrak türü olan kambiyo senetlerine değineceğiz. Şimdiden tüm hukuk öğren(i)cilerine faydalı olması dileklerimizle.
Stj. Av. Kerem ÖLMEZ
İzmir-Temmuz 2018
İzmir-Temmuz 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder